Food Sektör: Efsina tuzu kısaca anlatır mısınız?
Özgür Özdemir: Türkiye’de tuz sektörünün çok eski ve önde gelen firmalarından biriyiz. Firmamızın temelleri, kurucumuz H. Bahattin Özdemir tarafından 1982 yılında atıldı. Kuruluşundan bu yana geçen 34 yıllık süreçte tuz sektörüne damga vuran firmamız, yerli ve yabancı birçok tanınmış markanın tuz tedarikçisi konumunda bir firma oldu. Eskişehir'de küçük sanayi sitesinde mütevazı bir işletme olarak faaliyete başladığında 1.500 ton/ay tuz üretim kapasitesine sahip olan tesisimiz, bölgedeki sanayi kuruluşlarına hizmet veren yapısını da koruyarak zaman içinde üretim çeşitliliğini artırdı. Ürün çeşitliliğinin artmasıyla ulusal bazda talep gören tekstil, kimya ve gıda sanayisinde kullanılan spesifik tuzları da üreten bir firma haline geldik. Bu süreçte özellikle gıda sektöründen gelen talepleri karşılayabilmek için Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’ndeki yeni tesisimiz 1997 yılında devreye aldık. Bundan sonraki süreçte ise, gıda tuzu üretimine yönelik ihtisaslaşmamızla tüm gıda kollarının tuz taleplerini karşılamaya başladık.
Zeytin, klasik peynir ve turşu üreticilerinin deniz tuzu talep etmesiyle, yeni tesisimizin devreye alınma zorunluluğu doğdu. Böylece 2003 yılında İzmir Çiğli’de sadece deniz tuzundan üretilen gıda sanayi tuzları ile endüstriyel tuz üreten tesisimizi faaliyete geçirdik. 2008 yılına gelindiğinde de ürün portföyümüze rafine tuzu kattık. Perakende sektörü ile farklı sanayi sektörlerine yönelik rafine ve kurutulmuş tuz üretimi için Afyonkarahisar Dazkırı'da üçüncü üretim tesisimizi kurarak tesis sayımızı arttırdık.
“Gurme serisi ürünlerimizi ürün yelpazemize kattık”
Food Sektör: Perakende sektörüne girme nedeniniz nedir?
Özgür Özdemir: Endüstriyel alan tecrübemizi perakende sektörde de kullanmak üzere 2010 yılından itibaren Sofra Tuzu üretimine hız verdik. Bu çerçevede, iyotlu sofra tuzu ürünlerimizi poşet ve tuzluklarda olmak üzere piyasaya sunduk. Tüketici taleplerini göz önünde bulundurarak, 2013 yılında başladığımız araştırma sonuçlarını da derleyerek 2014 yılında Efsina markalı ürünlerimiz raflarda yerini almaya başladı. Deniz Tuzu, Kaya Tuzu, Himalaya Tuzu çeşitlerinden ve yemeklerin lezzetini artırdığına ve tuz tüketim alışkanlığımızı azaltmaya fayda sağlayacağına inandığımız Gurme serisi ürünlerimizi ürün yelpazemize kattık. 2014 yılı daha modern tasarıma sahip, fark yaratan ambalajlarımız ve yeni ürünlerimizi tüketicilerimize sunduğumuz, Türkiye’de ilk defa bu kadar ürün çeşitliliğini tek marka altında topladığımız bir atılım yılı oldu.
Food Sektör: Deniz Tuzu ve Himalaya tuzunun diğer tuzlarla olan farkı nedir?
Özgür Özdemir: Bu sorunuzdaki ürün çeşidine Kaya Tuzu'nu da ekleyebiliriz. Burada asıl olan tuzun rafine edilmemiş olmasıdır. Bu sebeple, öncelikle rafine tuzlara yönelik bir açıklama yapmamız daha doğru olacaktır. Çünkü, revaçta olarak bahsetmiş olduğunuz tuzlardan da rafine tuz üretilmektedir. Rafine işleme tabi tutulmamış doğal deniz tuzu, 80'e yakın minerali çok dengeli bir oranda ihtiva eder. Deniz suyu, kanımıza benzer oranda minerallerden oluşmaktadır. Bir tutam doğal deniz tuzu birçok minerali almamıza olanak sağlar. Deniz tuzu kullanımı konusunda hassas olan tüketicilerimiz için, öncesinde de belirttiğim gibi rafine edilmemiş deniz tuzu kullanmaları doğru seçenek olacaktır.
Rafine işlemine tabi tutularak tüketime sunulan sofra tuzları, prosesi gereği yüksek sıcaklıkta ve vakum altında üretilmektedir. Bu sebeple, tuzun doğasında bulunan çeşitli mineral kayıplar söz konusudur. Kaynağı hangi tuz olursa- olsun, rafine edilen tuzlar %40 sodyum ve %60 klorür bileşiğinden oluşmakta ve yalnızca tat verme özelliği taşımaktadır. Tabi ki, rafine sofra tuzları da insan tüketimine, gıda mevzuatına uygundur. Rafine tuzun tek eksikliği, işleme tekniği sebebiyle üretim sırasında yaşadığı mineral kayıplardır. Özetle doğal tuzlar, sodyum ve klor gibi sadece iki elementi değil, vücudumuzu oluşturan diğer tüm elementleri de içermektedir.
Himalaya Tuzu doğadaki en saf tuzdur
Himalaya Tuzu ise, yaklaşık 250 milyon yıl önce Deniz Yataklarının kuruması sonucu yüksek basınçla oluşmuş ve mineral içeriği daha zengin ve doğadaki en saf tuz'dur. Doğal Deniz Tuzu'na benzer özellikler taşır. En önemli ayırt edici özelliği, Dünyada çevresel etkilerden uzak kalmış, doğal yapısı bozulmamış ve moleküler yapıcı en ince kristal tuz yatağı olmasıdır. Himalaya Tuzu, bedenimizde bulunan tüm elementleri içermesinin yanı sıra yeryüzünde bulunan farklı elementleri de bünyesinde barındırmaktadır.
Kaya Tuzu, birçok dünya ülkesinde olduğu gibi ülkemiz coğrafyasında da bulunan bir kaynaktır. Oluşumu, yine yıllar öncesine dayanmaktadır. Yüksek basınç ile oluşan kaya tuzları mineral zenginlik taşımasına rağmen Himalaya bölgesi kadar beyaz kristal tuz yatağına sahip değildir. Genelde, grimsi renkte bulunabilmektedir. Tuz yatağı içerisinde bulunan belirli katmanlarda beyaz kristallere ulaşılsa da miktarı çok düşüktür. Kaya tuzları da, rafine işleme tabi tutulduğunda, mineral içeriği kaybolmaktadır. Bu sebeple, rafine edilmemiş doğal kaya tuzu kullanmak doğru tercih olacaktır. Bir çok ünlü şef ve gurme, kendi damak zevklerine göre doğal deniz tuzu, kaya tuzu veya himalaya tuzu tercih edebilmektedir. Rafine edilmemiş doğal ürünlerde, tuz'un serbestçe akmasını sağlayacak hiç bir bileşen içermediği için ambalajında ya da tuzluklarda topaklaşmalar görülebilir. Bu durum, tuz'un doğal yapısından kaynaklanmaktadır.
Food Sektör: Yeni ürünleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Özgür Özdemir: Rafine edilmemiş ve doğal ürünleri tüketicilerimize ulaştırıyoruz. Ürün çeşitliliğimize gelince, Himalaya Tuzu, Kaya Tuzu, Deniz Tuzu ürünlerinin hem Değirmen Kapaklı Sofrada Öğütme Tuzları hem de İyotlu ürünler ürün yelpazemizde yer alıyor. Gurme olarak adlandırdığımız 8 ayrı tane baharat ve Himalaya Tuzundan oluşan ürünümüzü ise her türlü yemeğinizde kullanabilirsiniz. Bu ürünlerimize Sodyumu Azaltılmış Tuz ve hamilelik öncesi kullanılan B9 vitamini yani Folik Asit ihtiyacını karşılamak amacıyla Folik Asitli Deniz Tuzu’nu ekledik. Tüketicilerimiz geniş ürün gamımızdan kendilerine en uygun olanını seçebiliyorlar.
“Endüstriyel alanda lideriz”
Food Sektör: Markanız Türkiye pazarında ne kadarlık bir paya sahip ve hangi kanallardan tüketicilere ulaşıyorsunuz?
Özgür Özdemir: Sektörümüz endüstriyel ve perakende olarak ikiye ayrılıyor. Endüstriyel alanda, gıda sektörüne verdiğimiz hizmet ile liderliğimizi koruyoruz. Perakende alanında ise çok yeni bir oyuncuyuz, son beş yıldır bulunduğumuz bu alanda yüzde 7’lik paya sahibiz. Neredeyse yarım asırdır bu alanda hizmet veren markalar mevcut biliyorsunuz. Perakende sektöründeki pazar payımızı artırmaya yönelik satış ve pazarlama faaliyetleri yürütüyoruz. Birçok ilimizde bayi ağımızı tamamladık. Ürünlerimizi Migros, Carrefour, Real gibi ulusal ve yerel zincirlerde satışa sunuyoruz.
Food Sektör: Son yıllarda organik ürünlere yöneliş konusunda neler söylemek istersiniz?
Özgür Özdemir: Evet doğal yani organik ürünlerin tüketimi son yıllarda artış gösteriyor. Doğala dönüş ve sağlıklı yaşam rüzgarlarının estiği günümüzde, insanlar yedikleri yiyecekleri, içerdiği besin değerine, doğallığına ve ambalajına bakarak alıyorlar. Sağlıklarına etkilerini düşünerek yiyorlar. Bu nedenle niş ürünlerin de pazardaki payı artıyor. Efsina da tüm bu eğilimler dikkate alınarak ortaya çıkarıldı.
Food Sektör: Üretim kapasiteniz ve ihracatınız ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Özgür Özdemir: Türkiye'deki toplam üç tesisimizde aylık 17.000 ton üretim kapasitemizle en büyük mamul tuz üreticilerinden biri konumuna geldiğimizi söyleyebiliriz. Şirket olarak ciromuzun yüzde 75’i İç pazardan yüzde 25’i de ihracattan geliyor. Bu yılın sonunda ihracat yaptığımız ülke sayısını en az 20'ye, ihracatımızı 3 milyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. İhracat yaptığımız ülkeler arasında ABD, Dubai, Kuzey Irak, Azerbaycan, Malta, İsviçre, Ukrayna vs. yer alıyor. Nakliye maliyetlerinin yüksek olması hareket alanımızı kısıtladığı için rekabet şansımız azalıyor.
“Tuz tüketiminde dünya ikincisiyiz”
Food Sektör: Türkiye’nin günlük tuz tüketim miktarı ne kadardır?
Özgür Özdemir: Türkiye’de ortalama günlük kişi başına tuz tüketim miktarı 15 gram civarında. Dünya Sağlık Örgütü günlük tüketim miktarının 5 gram olmasını öneriyor. Yurtdışındaki tüketim oranları ise ülkelere göre farklılık gösteriyor. Dünya’da günlük tuz tüketim miktarının en yüksek olduğu ülke Japonya, sonra Türkiye geliyor.
Food Sektör: Tuzun dünyada ve ülkemizde kullanım alanları hakkında bilgi verir misiniz?
Özgür Özdemir: Tuzun Dünya'da ve Türkiye'de tuz kullanımı, sanıldığı gibi günlük yaşamda insan tüketimine mahsus değildir. Literatürde tuzun kullanıldığı binlerce sektör bulunmaktadır. Özetlemek gerekirse, Besin Maddesi olarak, yemeklerde ve ekmek yapımında. Tarımda, hayvan yemi üretimi ve yabani otların imhasında. Deri işlemede. Tıp'ta, serum fizyolojik yapımında. Gıda'da, et ve süt ürünleri işlemede, konserve-turşu ve unlu mamuller yapımında. Su yumuşatma proseslerinde. Metalurji alanında, çeliğe sertlik vermede. Petrol kuyularının sondaj çalışması aşamasında. Tekstil sektörü için, iplik ve kumaş boyamada. Kozmetik sektörünün birçok alanında. Kimya'da, sodyum ve klorür içeriği taşıyan birçok alanda tuz kullanılmaktadır. Ayrıca, kış koşullarının sert geçtiği ülkelerde buzlanmayı önleyici madde olarak da kullanılmaktadır.
Türkiye’nin tuz potansiyeli
· Türkiye tuz rezervi yönünden oldukça zengin bir bölge yer alıyor. Konya ve Ankara’da yer alan Tuz Gölü 2,5 milyon ton/yıl kapasitesi ile en önemli tuz kaynağı.
· Yedigöller Bölgesi’ndeki Acıgöl'de 250 bin ton/yıl ham tuz üretiliyor.
· İzmir Çamaltı tuzlası 500 bin ton/yıl tuz kapasitesi ile Türkiye’nin en büyük deniz tuzu üretimini gerçekleştiriyor.
· Deniz tuzu üretimi yapılan Balıkesir Ayvalık tuzlası ise, 25 bin ton/yıl gibi küçük kapasiteye sahip bir tuzla.
· Kaya tuzu rezervi Çankırı, Kırşehir, Yozgat, Nevşehir ve Karsı Kağızman/Kars bölgelerinde yoğunlaşıyor.
· Erzurum, Erzincan, Sivas ve Çorum illerinde yer altından çıkan tuzlu suyun havuzlara alınarak buharlaşması sonucu elde edilen kaynak tuzları ülkemizdeki toplam tuz üretiminin %1'ini karşılıyor.
· Dünya tuz üretiminin neresindeyiz?
· Dünya tuz üretiminde, ABD yüzde 27, ÇİN yüzde 18, Almanya yüzde 5 olmak üzere toplam üretimin yüzde 50'sini oluşturuyor. Dünya tuz pazarı yılda yüzde 3’lük büyüme gösteriyor.
· Asya Pasifik yüzde 44, Kuzey Amerika yüzde 23, Batı Avrupa yüzde 16, diğer ülkeler yüzde 17 pay alıyor.
· Tuz rezervi bakımından zengin bir ülke olan Türkiye, işletmeye girecek yeni tuzlalar ve maden sahalarının bulunması nedeniyle gelecekte payını artırabilme kapasitesine sahip bir ülke konumunda.