Food Sektör: Bitki Bazlı Gıdalar Derneği – BİTKİDEN’in kuruluş hikayesini öğrenebilir miyiz?
Ebru Akdağ: BİTKİDEN Derneği’ni 27 Aralık 2022'de "Gelecek BİTKİDEN gelecek" mottosuyla kurduk. Uluslararası Bitki Bazlı Gıdalar Çalışma Grubu (IPBFWG) ve Avrupa Bitki Bazlı Gıdalar Birliği'nin (EAPF) üyesi olarak küresel bir bilgi birikimiyle desteklediğimiz derneğimizde misyonumuz, sürdürülebilir bitki bazlı beslenme sistemine katkı sağlayan tüm paydaşları çatımız altında toplamak ve bitki bazlı gıdalara yönelik dönüşüme öncülük etmektir. Ayrıca tüketicilerde ilgi ve farkındalık yaratmayı, ilgili politikalara yön vererek paydaşlarımızı bilimsel araştırmalar ve inovasyon yapmaları konusunda teşvik etmeyi amaçlıyoruz. İnsanlara ve gezegenimize fayda sağlamak adına sürdürülebilir beslenmeyi odağa alarak bu alandaki tüm paydaşlar için öncü ve lider bir dernek olma vizyonuyla hareket ediyoruz. Türkiye'deki gıda perakendecilerinin ve şirketlerin, karbon ayak izi etkisini yönetmek için ESG ilkelerini temel alarak sürdürülebilirlik stratejilerini güçlendirmelerini destekliyoruz. Diğer taraftan, bitkisel gıdaların sadece insanların ve gezegenimizin iyiliği için değil, aynı zamanda güncel gastronomi trendlerinin de sürükleyicisi olduğunu biliyoruz. Bu küresel rüzgarla Türkiye'nin potansiyelini kullanarak sadece yelkenleri doldurmakla kalmayıp aynı zamanda bu rüzgâra yön verme hedefindeyiz. BİTKİDEN olarak, paydaşlarımızla birlikte bu hedefe liderlik etmeyi amaçlıyoruz.
“Düşük gelirli bölgelerde, bitkisel gıdalar daha erişilebilir olmalı”
Food Sektör: Bitki bazlı beslenme neden önemli?Ebru Akdağ: Dünya nüfusunun 2050 yılında yaklaşık 10 milyara ulaşması ve gıda ihtiyacımızın bugüne göre yüzde 60 ile 70 oranlarında artacağı tahmin ediliyor. Bu durum, aynı zamanda gıda kaynaklı emisyonların da artması anlamına geliyor. Fakat çözüm gıda üretiminin arttırılmasında değil, sera gazı emisyonu düşük bitkisel protein kaynakları odaklı dönüşümde. Bitki bazlı beslenme, çeşitli sağlık ve çevresel faydaları nedeniyle giderek daha fazla önem kazanmakta.Araştırmalar bitkisel yoğunluklu beslenmenin, kalp hastalığı, yüksek tansiyon, tip 2 diyabet ve bazı kanser türleri gibi kronik hastalıkların riskini azaltabileceği; düşük doymuş yağ ve yüksek lif içeriği sayesinde bu hastalıkların önlenmesine yardımcı olabileceğini ortaya koyuyor. Hayvansal gıda üretimi, yüksek miktarda sera gazı emisyonuna neden olurken, bitki bazlı beslenme daha düşük emisyonlarla ilişkili. Bu da, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir katkıdır. Hayvansal ürünlerin üretimi, büyük miktarda su ve arazi kullanımı gerektiriyor. Bitki bazlı beslenme, su ve arazi kaynaklarını daha verimli kullanarak çevresel sürdürülebilirliği artırma potansiyeline sahip. Bitki bazlı tarım, biyolojik çeşitliliği destekler ve doğal ekosistemlerin korunmasına yardımcı olur. Monokültür tarım yerine çeşitli bitkilerin yetiştirilmesi, toprak sağlığını ve ekosistem dengesini korur. Bitki bazlı gıdaların üretimi ve tüketimi, daha adil ve erişilebilir bir gıda sistemi oluşturabilir. Özellikle düşük gelirli bölgelerde, bitkisel gıdaların daha erişilebilir olması, beslenme ve sağlık eşitliğini artırabilir.
Bu dönüşüm sadece çevre odaklık değil aynı zamanda sağlık için de gerekli. Dünyanın önde gelen çeşitli beslenme otoriteleri ve önemli beslenme çalışmaları bitki bazlı gıdaları diyetimizde arttırmanın insan sağlığı açısından büyük önem taşıdığını bilimsel referanslarla ortaya koyuyor. Örneğin EAT Lancet Komisyonu, gezegen diyeti ile insan sağlığı ve çevresel sürdürülebilirlik için en uygun ve esnek diyeti sunuyor. Bu kapsamda tam tahılların, meyvelerin, sebzelerin, kuruyemişlerin ve baklagillerin tüketilen gıdaların daha büyük bir kısmını oluşturduğu bitki odaklı bir beslenme öneriliyor. Bir başka örnek, geçtiğimiz günlerde Alman Beslenme Derneği’nin beslenme rehberinde yaptığı güncellemede sağlıklı bir yaşam için beslenme biçiminin en az %75’inin bitki bazlı olması gerektiği vurgulaması oldu. Bitki bazlı diyetlerin etkileri yalnızca insan sağlığıyla sınırlı değil; bu aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede de önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle meyve, sebze, tahıl, baklagil, kabuklu yemiş ve tohum gibi bitkisel gıdaların üretimi düşük sera gazı emisyonlarına sahip. Bu da bitki bazlı bir beslenmenin, gezegenimizdeki biyolojik çeşitliliğin korunmasına da katkıda bulunduğu anlamına geliyor. Bu nedenle, bitki bazlı gıdaların insanlar için sağlık yararlarının yanı sıra çevresel avantajları da bulunuyor. Bütün bilimsel bilgiler göz önüne alındığında, toplumların, hem insan hem de gezegen sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini maksimize etmek için bitkisel gıda tüketimini arttırma yönünde bir eğilim göstermesi çok önemli.
Food Sektör: Bitki bazlı gıdalar, sürdürülebilirlik konusunda nasıl bir rol oynuyor?
Ebru Akdağ: Bitki bazlı gıdalar, sürdürülebilirlik konusunda birçok önemli rol oynamaktadır. Bitki bazlı gıdaların üretimi, hayvansal gıdalara kıyasla daha az sera gazı emisyonu üretir. Özellikle kırmızı et üretimi, büyük miktarda metan ve karbondioksit salınımına neden olurken, bitkisel üretim bu emisyonları önemli ölçüde azaltabilir. Hayvancılık, büyük miktarda su ve arazi kullanımı gerektirir. Bitki bazlı gıdaların üretimi ise genellikle daha az su ve arazi gerektirir, dolayısıyla su kaynaklarının korunmasına ve ormansızlaşmanın önlenmesine yardımcı olur. Bitki bazlı tarım, sürdürülebilir tarım uygulamaları ile birleştiğinde, toprağın verimliliğini ve sağlığını koruyabilir. Monokültür yerine çeşitli bitki türlerinin yetiştirilmesi, toprağın biyolojik çeşitliliğini artırır.
Bu nedenlerle, bitki bazlı gıdalar, sürdürülebilir bir gıda sistemi oluşturmanın anahtar unsurlarından biridir. Hem çevresel etkileri azaltmak hem de gıda güvenliğini artırmak için bitki bazlı beslenmeye geçiş teşvik edilmektedir. Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyeye kıyasla 1,5°C ile sınırlama hedefi doğrultusunda, gıda sistemlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azaltılması gerekiyor. Ancak yapılan araştırmalarda fosil yakıt emisyonları derhal ortadan kaldırılsa bile, yalnızca küresel gıda sisteminden kaynaklanan emisyonların ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırmayı imkânsız hale getireceğini, hatta 2°C hedefine ulaşmayı bile zorlaştıracağını belirtiliyor. İşte bu nedenle bitkisel gıdalar merkezli bir gıda sistemi dönüşümü şart
“Bitkisel proteinler gelecekte daha sürdürülebilir ve sağlıklı beslenme seçenekleri sunabilir”
Food Sektör: Bitkisel proteinler son dönemde oldukça ön planda. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ebru Akdağ: Bitkisel proteinler, günümüzde giderek daha fazla ilgi gören bir besin kaynağı haline geliyor. Bitki temelli proteinler, ölçek, bulunabilirlik ve kabul edilebilirlik açısından alternatif proteinler arasında en gelişmiş olanı olsa da üretim maliyetleri, geleneksel hayvansal proteinlere kıyasla halen yaklaşık iki kat daha yüksektir. Yine de, bu alana yapılan yatırımlar önemli bir büyüme göstermiştir; 1997-2022 yılları arasında bitki temelli ürün geliştiriciler toplamda 7,78 milyar ABD doları yatırım almışlardır ve bu yatırımların %70’i son üç yılda yapılmıştır. Bitki temelli et alternatifi üretimi, çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük avantajlar sunmaktadır. Sığır etine kıyasla %30-50 daha az enerji tüketimi, %86-97 daha az arazi kullanımı ve %67-89 daha az sera gazı emisyonuna sahip oldukları görülmektedir Ayrıca, bitkisel protein kaynaklarının protein içeriği genellikle düşük olmasına rağmen, nihai bitki temelli ürünlerin protein içeriği oldukça yüksektir. Bu durum, ürün yelpazesini çeşitlendirmek, içeriklerini iyileştirmek ve maliyetleri düşürmek için yoğun inovasyon ihtiyacını beraberinde getirmektedir. Türkiye, bakliyat ve tahıllar gibi bitkisel protein kaynakları bakımından oldukça zengin bir ülke. Dünya genelinde, iklim ve çevreye olan etkilerinden dolayı hayvansal proteinlerden ziyade bitkisel protein kaynaklarına yönelme çabaları artmaktadır. Bu açıdan baktığımızda Türkiye’nin bitki temelli protein konusundaki dışa bağımlılığını azaltması ve nakliye kaynaklı emisyonları düşürebilmesi adına, bezelye, nohut, mercimek, fasulye ve tahıllar gibi güçlü bitkisel protein kaynaklarından yararlanılması önemlidir. Mevcut bitkisel kaynakların biyoyararlılığını artıracak teknik ve teknolojiler üzerinde çalışarak, kaliteli ve yüksek katma değerli bitkisel protein kaynakları elde edilmelidir. Tarımsal/gıda sanayi nitelikli atıklar, yerel türler ve ülkemizde verimli ve büyük ölçekli olarak üretilebilecek türler gibi alternatifler de değerlendirilmelidir.
Bu bağlamda, bitkisel proteinler, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de gıda güvenliği açısından önemli bir potansiyele sahiptir ve bu alanda yapılacak inovasyonlar, gelecekte daha sürdürülebilir ve sağlıklı beslenme seçenekleri sunabilir.
Food Sektör: Bitki bazlı proteinlerde yakın gelecekte bizi neler bekliyor?
Ebru Akdağ: Bitki bazlı proteinlerde yakın gelecekte büyük bir büyüme ve dönüşüm bekleniyor. World Economic Forum'un verilerine göre, 2035 yılına kadar alternatif protein pazarının mevcut büyüklüğünün yedi katını aşarak, yıllık 13 milyon metrik tondan 97 milyon metrik tona ulaşması ve genel protein pazarında %11'lik bir paya sahip olması öngörülmektedir. Düzenleyici destek ve teknolojik gelişmelerle bu pay %22'ye kadar çıkabilir. Alternatif proteinlerden kilogram başına ortalama 3 dolar gelir elde edileceği hesaplandığında, bu durum yaklaşık 290 milyar dolarlık bir pazar büyüklüğüne işaret etmektedir. Bu büyüme, bitki bazlı proteinlerin gıda endüstrisinde giderek daha önemli bir yer tutacağını ve geleneksel hayvansal protein kaynaklarına güçlü bir alternatif oluşturacağını göstermektedir. Teknolojik gelişmeler, bitki bazlı proteinlerin üretim süreçlerindeki yenilikler, maliyetlerin düşürülmesi ve ürün kalitesinin artırılması bu büyümenin anahtarı olacaktır.
Ebru Akdağ: Bitki bazlı gıdaların geleceği, hızla değişen tüketici tercihleri, teknolojik yenilikler ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımlar nedeniyle oldukça parlak görünüyor. Ancak bu yolculuğun henüz başında sayılırız ve gelecekte bizi çok daha parlak bir bitkisel gıda dünyasının bekliyor. Gelecekte, bitki bazlı gıdaların çeşidi ve niteliği artmaya devam edecek. Et alternatifleri, bitki bazlı süt ve süt ürünleri, yumurta ve deniz ürünleri alternatifleri gibi birçok ürün kategorisinde yeni ve yenilikçi seçenekler sunulacak. Gıda teknolojisindeki ilerlemeler, bu ürünlerin tat, doku ve besin değerlerini geliştirmeye devam edecek. Bitki bazlı gıdalar sadece vegan ve vejetaryenler arasında değil, aynı zamanda sağlıklı beslenme arayışında olanlar ve çevresel sürdürülebilirliğe önem veren tüketiciler arasında da popülerlik kazanacak. Flexitarian (esnek vejetaryen) diyetler, bitki bazlı gıdalara olan talebi artıracak.
Çevresel kaygılar ve sürdürülebilirlik, bitki bazlı gıdaların üretiminde ön planda olacak. Bu, su ve enerji kullanımının azaltılması, atık yönetimi ve karbon ayak izinin minimize edilmesi gibi konuları içerecek. Ayrıca, yerel ve organik bitki bazlı ürünlerin önemi de artacak. Gelecekte, bitki bazlı gıdaların beslenme profili iyileştirilecek. Daha fazla protein, vitamin, mineral ve diğer besin öğeleri içeren güçlendirilmiş ürünler geliştirilecek. Bu, özellikle sporcular ve sağlıklı yaşam tarzını benimseyenler için cazip hale gelecek. Bitki bazlı gıdaların etiketi ve pazarlaması konusunda regülasyonlar ve standartlar geliştirilecek. Bu, tüketicilerin ne tükettiklerine dair daha net bilgilere sahip olmalarını sağlayacak ve yanlış bilgilendirmeyi önleyecek. Bitki bazlı gıdaların fiyatları, geleneksel hayvansal ürünlerle daha rekabetçi hale gelecek. Bu, daha geniş bir kitleye ulaşılmasını sağlayacak ve bitki bazlı diyetlerin benimsenmesini teşvik edecek.
Bitki bazlı gıdalar, sadece Batı pazarlarında değil, Asya, Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelerde de büyüyecek. Bu, bitki bazlı gıdaların küresel tedarik zincirini ve erişilebilirliğini artıracak. Tüm bu gelişmeler, bitki bazlı gıdaların daha yaygın, besleyici ve sürdürülebilir bir seçenek olarak kabul görmesini sağlayacak. Bitki bazlı gıdaların geleceği, hem bireylerin hem de gezegenin sağlığı için olumlu bir dönüşüm vaat ediyor.
“Gıdada bilgi kirliliği ile mücadele ediyoruz”Food Sektör: Kısa vade hedeflerinizi öğrenebilir miyiz?Ebru Akdağ: Ülkemizde ve dünyadaki sürdürülebilir gıda sistemi dönüşümüne öncü olabilmek, bitki bazlı gıdalarla ilgili bariyerleri ortadan kaldırabilmek adına yasal düzenlemelerin yapılması konusunda yasa yapıcıları harekete geçirmek öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Gıdada bilgi kirliliği ile mücadele etmek, bu dönüşümün hangi aşamada olduğu ve nereye varmak istediğimizi, insanlığa nasıl katkı sağladığını bilimsel bilgiler ışığında anlatabilmek adına tüketicilerde farkındalık yaratmak adına fikir liderleri ile bir araya geliyoruz, gelmeyi hedefliyoruz. Başta üyelerimiz olmak üzere tüm gıda sektörünü inovasyona teşvik etme konusunda da çalışmalarımız sürüyor.
Kısa Vadeli Hedeflerimizi şu şekilde özetleyebilirim:
- Farkındalık Artırma: Bitki bazlı gıdaların faydaları hakkında kamuoyunu bilinçlendirmek ve tüketicilerin bu ürünleri tanımasını sağlamak.
- Eğitim ve Bilgilendirme: Üreticiler, perakendeciler ve tüketicilere yönelik eğitim programları ve bilgilendirme kampanyaları düzenlemek.
- İşbirlikleri ve Etkinlikler: Gıda sektörü paydaşları ile işbirlikleri kurarak bitki bazlı gıdaların yaygınlaşmasını teşvik etmek; seminerler, konferanslar ve tanıtım etkinlikleri düzenlemek.
- Pazar Araştırmaları: Türkiye'deki bitki bazlı gıda pazarının mevcut durumu ve potansiyeli hakkında kapsamlı araştırmalar yaparak sektöre dair verileri toplamak ve paylaşmak.
- Sektörün Büyümesi: Bitki bazlı gıda üretim ve tüketimini artırarak, sektördeki oyuncuların sayısını ve çeşitliliğini artırmak.
- Yasal Düzenlemeler ve Standartlar: Bitki bazlı gıdalar için yasal düzenlemeler ve etiketleme standartlarının oluşturulmasına katkıda bulunmak; bu ürünlerin doğru bir şekilde tanımlanması ve pazarlanmasını sağlamak.
- Sürdürülebilirlik ve Çevre: Çevresel sürdürülebilirliği teşvik ederek, bitki bazlı gıdaların çevresel ayak izini azaltmak ve daha yeşil bir gıda sistemi oluşturmak.
- Toplum Sağlığı ve Beslenme: Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi teşvik etmek amacıyla bitki bazlı gıdaların besin değerini artırmak ve bu konuda halk sağlığı politikaları ile uyumlu hareket etmek.
- Küresel İşbirlikleri: Uluslararası bitki bazlı gıda dernekleri ve kuruluşları ile işbirlikleri geliştirerek, Türkiye'nin bu alandaki potansiyelini küresel ölçekte tanıtmak ve ihracat fırsatlarını değerlendirmek.
Gündemimizdeki en önemli konulardan biri ise Dünya Bitki Bazlı Gıdalar Birliği’nin Yıllık Zirvesine, 6-8 Kasım 2024 tarihlerinde, Antalya’da ev sahipliği. Bu yılın teması “Bitki Bazlı Gıdaların Yükselişi” olarak belirlenen bu Zirve için Türkiye’nin seçilmesi bizim açımızdan gurur verici ve önemli bir fırsat.
Son yıllarda, çevresel sürdürülebilirlik, sağlık kaygıları ve hayvan refahı endişelerinin farkındalığının artmasıyla birlikte, tüketicilerin gıda tüketimine yönelik tutumlarında derin bir değişim yaşanıyor. Bitki bazlı diyetlerin teşvik edilmesinde olumlu adımlar atılmış olmasına rağmen, önemli zorluklar devam ediyor. Türkiye, Şili ve Birleşik Krallık da dahil olmak üzere birkaç ülkede bitki bazlı gıdaların etiketlenmesine yönelik kısıtlamalar halen yaygın. Ayrıca, ABD, Fransa, İtalya ve Güney Afrika gibi önemli pazarlarda bitki bazlı gıdalar üzerindeki etiketleme yasakları ve düzenleyici kısıtlamalar tehdidi de büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu eşit olmayan yasalara karşı durmak için kararlı bir bağlılık sürdürmemiz önemli. En iyi uygulamaların yayılması ve stratejik ortaklıkların kurulması, bu zorlukların üstesinden gelmek için elzemdir. Bitki bazlı gıdalar için küresel ivme tüm zamanların en yüksek seviyesindeyken, Dünya Bitki Bazlı Gıdalar Birliğinin (PBFGA) oluşumu, sanayi hayvancılığının iklim, çevresel ve sosyal zararlarına karşı dirençli, adil bir bitki bazlı gıda sistemi ile bir gelecek yaratmak için uluslararası iş birliğinde yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. BİTKİDEN ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan bu zirve, bitki bazlı evrimi vurgulamayı, ivmeyi artırmayı ve gıda ürünleri geliştirme, mutfak/gastronomi, veri ve dijital teknolojiler, bileşenler, tüketici katılımı ve karbon nötrlüğü alanlarında bitki bazlı yenilikler için ortaklıkları güçlendirmeyi amaçlıyor.
Ayrıca, COP 29 için Azerbaycan'da bir odak grup oluşturarak küresel bitki bazlı gıdalar temsilcileriyle İklim Zirvesinde yerimizi almayı planlıyoruz. Çünkü bitki bazlı gıdaların geleceği gezegenimizin geleceğiyle doğrudan ilişkili. Bitki bazlı gıdalar, hayvansal ürünlere kıyasla genellikle daha düşük karbon ayak izine sahiptir. Hayvansal tarım, sera gazı emisyonlarının önemli bir kaynağıdır ve iklim değişikliği üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. COP 29 gibi iklim konferanslarında, bitki bazlı diyetlerin benimsenmesi, sera gazı emisyonlarını azaltmanın bir yolu olarak tartışılabilir.
Bitki bazlı gıdalar, hayvansal ürünlere göre daha az su ve enerji gerektirir. Bu, su kaynaklarının korunması ve enerji kullanımının azaltılması açısından önemlidir. COP 29'da su ve enerji verimliliği, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda ele alınabilir.
Hayvansal tarım, büyük miktarda arazi gerektirir ve ormansızlaşmaya katkıda bulunabilir. Bitki bazlı tarım, daha az arazi kullanımı ve toprağın korunması açısından avantajlar sunar. Bu, COP 29'da toprak ve arazi yönetimi politikalarının tartışılması sırasında vurgulanabilir. Küresel gıda güvenliği, iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle giderek daha önemli hale geliyor. Bitki bazlı diyetler, sürdürülebilir beslenme seçenekleri sunarak gıda güvenliğine katkıda bulunabilir. COP 29'da, bitki bazlı gıdaların küresel beslenme ve gıda güvenliği üzerindeki potansiyel faydaları ele alınabilir. COP 29, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların sürdürülebilir tarım ve gıda politikaları geliştirmeleri için bir platform sağlar. Bitki bazlı gıdaların teşvik edilmesi, çevresel sürdürülebilirlik ve halk sağlığı hedeflerine ulaşmak için stratejik bir araç olarak kabul edilebilir.
Özetle bitki bazlı gıdalar COP 29 ve benzeri iklim değişikliği konferanslarında önemli bir gündem maddesi olmalıdır. Bu konferanslar, bitki bazlı gıdaların küresel gıda sistemleri üzerindeki olumlu etkilerini vurgulamak ve sürdürülebilir bir gelecek için gerekli politikaları geliştirmek için bir fırsat sunar. Bu nedenlerle biz de BİTKİDEN olarak COP 29’de önemli konuları gündeme taşımaya çalışacağız.