Süt sektöründeki sıkıntılı durumu geçenlerde Milliyet Ege Gazetesindeki köşemde yazmıştım. Sıkıntılı süreç bitmediği gibi artarak devam ettiği için de burada bir kez daha bu konuyu gündeme getirme ihtiyacı duydum.
Bugün sektörde yaşanan sıkıntı sadece süt üreticilerini değil sanayicilerini de ilgilendiriyor. Artan maliyetler üreticiyi vururken sanayici de depolardaki malı eritememenin sıkıntısını yaşıyor.
Çiğ süt fiyatı senede iki kez Ulusal Süt Konseyi (USK) tarafından açıklanıyor. İlan edilen fiyat düşük geldiğinde üretici tarafından, yüksek geldiğinde sanayici tarafından eleştiriliyor. Halbuki USK yasal olarak fiyat belirleyemiyor. Sadece maliyeti hesaplıyor. Maliyet hesabı yapıp bunu ilan ediyor ve tarafları yani üretici örgütü temsilcileri ile sanayi temsilcilerini bir araya getirip fiyatın oluşmasını sağlıyor. Ve bu tavsiye fiyatını da sitesinden ilan ediyor.
Artık tek başına bu ilanı da yapamayacak. Hatırlarsanız süt fiyatı geçen yıl 1,40 dan 1,51’e çıktığında Türkiye’de enflasyon da yüksek çıkmıştı. Yüksek enflasyonun nedenleri arasında yükselen süt fiyatı da gösterilmişti. Ardından USK’nın tavsiye fiyatını “Gıda Komitesi”nin de onaylaması istenmişti. Şu anda taraflar bir fiyatta anlaşsa bile gıda komitesinin onayı olmadan bunu açıklayamayacaklar.
Ağustos-Ocak arası çiğ süt tavsiye fiyatı 1 lira 70 kuruş olarak ilan edilmişti. O dönemde döviz kurunda yukarı doğru bir hareketlenme olmadığı için bu fiyat iyiydi. Ancak sonrasında Dolar ve Euro’nun anormal artışı karşısında verilen fiyat sabun gibi eridi. Şu anda çiğ süt maliyeti 1 lira 49 kuruş ancak çoğu bölgelerde yetiştirici bu maliyet fiyatının altında süt satıyor. Genellikle bir lira 40 kuruş ile 1 lira 50 kuruş arasında fiyat değişiyor. Bu durumda yetiştiricilerin çoğu maliyetlerinin altında süt satıyorlar.
Bahar aylarında süt arzının artması, ürünlerin depolarda birikmeye devam etmesi ve okul sütü programının da sona erdirilmesi ile fiyatlar iyice düşecek. Konuştuğum çiğ süt üreticileri maliyetin altındaki fiyatlarla süt satmaya devam edemeyeceklerini söylüyorlar. Yani üretmemenin maliyetini hesaplıyorlar.
Bu durum 2008-2009 yıllarındaki gibi hatta daha ağır bir et-süt krizini getirecek. Bu kriz ülke hayvancılığını yabancıların tekelinde bırakarak gıda egemenliğini tehdit edecek. Bu durumun yaşanmaması için hayvancılığın da içerisinde yer aldığı tarım acilen kooperatif çatısı altında toplanmalı.
Bizden söylemesi…