Firmamız sistemli üretimi ve planlı çalışmasıyla ile emin adımlarla pazarda her geçen gün gücünü arttırarak büyümektedir diyen Özvet Süt Ürünleri Genel Müdürü Adnan Özdoğan; “Yeni ürünümüz Çeçil peynirini ürün gamımıza ekledik. Bu ürünü 200 gramlık, 500 gramlık ve 2,5 kiloluk ambalajlı paketlerde piyasaya veriyoruz. Bundan sonrada dilimli kaşar peynirinde de 200 gr, 500 gr, 700 gramlık, 1 kiloluk ve 1,5 kiloluk olmak üzere, yeni aldığımız ambalaj makinesiyle de ürün çeşitliliğini biraz daha arttırmış olacağız. Oransal olarak baktığımızda üretimimizin %50’si kaşar, %20’si beyaz peynir , %20’si İzmir tulum, %10 da diğer ürünler olan, köy peyniri, çeçil peyniri, örgü peyniri, süzme yoğurt. gibi özel isteğe bağlı yapılan ürünler üretiyoruz.
“Yeni ambalajımızla piyasadayız”
Yeni ambalajımız ile piyasaya çıktık diyen Adnan Özdoğan; “Şimdi yeni ambalajlarımız birlikte aslında logomuzu da revize etmiş olduk. Ona bağlı olarak ambalajlardaki tasarımlar yenilendi. Yaklaşık 7-8 ay önce büyük bölümünü tamamladık. Ama bir kaç üründe elimizdeki mevcut ambalajları kullanıyoruz. Yeni ambalajımızdan İyi tepkiler aldık. Yani bu yıl bir süredir yaptığımız değişiklikle gerek tasarımla gerek yeni aldığımız paketleme makinesinin devreye girmesiyle ambalaj çeşitliliği de artmış olacak. Daha küçük ambalajlara da geçtik. Çünkü peynir fiyatlarının geçmişe göre yükselmesi nedeniyle insanların küçük ambalajlı ürüne olan ilgisini arttırdı. Bizde bu nedenle daha küçük ambalajlı ürünlere doğru yönlendik. Yani 200 gram, 300 gram, 500 gram, 700 gram, 1 kilo ve altı ürünler artık raflarda daha çok rağbet görüyor. Bir de Türkiye pazarda şekil değiştirerek, eski açık şarküteriden artık kapalı şarküteriye doğru bir dönüşte var. Ürünler önceden açık satılırken şimdi ambalajlı ürüne geçiş var. İnsanlar artık raftan ihtiyaçlarını gideriyor ve burada küçük ambalajların önemini ön plana çıkarıyor.” şeklinde konuştu.
“Zincir Mağazalar ile çalışmıyoruz”
Bayilik sistemi ile çalıştıklarını söyleyen Özdoğan; “Genel olarak illerde, ilin pazar yapısına göre bir veya birden fazla bayiyle çalışıyoruz. Zincir mağazalar ile çalışmıyoruz. Daha çok yerel marketlerle çalışıyoruz. Belli noktalarda ürünlerimiz satılıyor. Bu yıl içerisinde kendi satış mağazalarımızı faaliyete geçirmeyi düşünüyoruz. 2014 yılı içerisinde bir veya iki perakende satış yeri açabiliriz. Bu yönde düşüncemiz var.” dedi.
“Tağşiş ürün yapanlara hapis cezası verilmelidir”
2014 yılının mevcut konumu koruma yılı olarak görüyorum diyen Özdoğan; “Şimdi 2014 yılı aslında sadece bizim sektör için değil, bütün sektörler için insanların biraz daha büyümeden çok mevcut durumu koruma yılı olacak diye düşünüyorum. Yani tüm alanlarda bu çok rahat gözleniyor. Bu nedenle 2014’ü biraz daha dikkatli olmayı hedefliyoruz. Daha kontrollü olmak gerektiğine inanıyoruz. Tüm sektörün en büyük sıkıntısı, denetimlerin yetersiz olmasıdır. Tağşiş ürün yapanların mutlaka deşifre edilmelidir. Devlet biraz bu konuya eğilmeli. Bir standart oluşmaya başladı ama yeterli değil. Yani tağşiş ürün yapan firmaların hapis cezasıyla cezalandırılması gerekmektedir. Yani caydırıcı cezalar olması lazım. Piyasada peynir fiyatlarının yükselmesiyle tağşiş edilmiş yani hileli ürünlerin sayısı ve bu ürünleri işleyen firma sayısı her geçen gün artıyor.
Tağşiş en çok tereyağında ve tüm peynir çeşitlerinde yapılmaktadır. Bugün beyaz peynir ve tulum peynirinde margarin ve hayvansal iç yağı kullanılarak ciddi derecede maliyetler düşürülmektedir. Bununda zaten 10,5 bin liralık cezası var. Adam bu cezayı ödüyor. Zaten çok karlı bir iş olduğu için cezayı ödemekte adamı çok etkilemiyor. Yani burada cezaların caydırıcı olması ancak sonucu değiştirir. İşletmenin kapatılması, ruhsatın iptal edilmesi gerekmektedir. Tarım Bakanlığının elinde son 1,5 yıldır tağşiş listesi vardır. O yayınlanan listedeki firmalara bakın, hep aynı firmalar tağşişe devam ediyor. Bu firmalar aynı hatayı yapıyor. Para cezasını ödüyor ya da ödemiyor veya borçlanıyor. Ama hayat devam ediyor. Yani Bakanlık bu işletmeleri niye kapatamıyor, niye kapatmıyor. Yani bunların sorgulanması lazım. Ama asıl para cezasından çok işletmenin kapatılması, ruhsatlarının ve tüm üretim izinlerinin iptal edilmesi ve önemlisi de caydırıcı ciddi hapis cezalarının olması lazım. Bunlar olmadığı sürece tağşiş engellenemez. Son teşhir olayı başladığından beri yaklaşık 8-10 liste yayınlanmıştır. Bu 8-10 listeye bakın hemen hemen her listede hep adı geçen aynı firmalar, farklı markalarla veya aynı markayla üretime devam ediyor. O zaman çok anlamı yok yani teşhir etmenin veya cezalandırmanın. Kara listeden sonra tamamen pazarını kaybedip piyasadan çekilenler de var ama inatla devam edenler daha çoğunlukta.” dedi.
“Tüketici ürün alırken fiyata bakmamalı”
Tüketici fiyata kitlendiği zaman mutlaka aldatılacaktır diyen Adnan Özdoğan; “ Tüketici ürün alırken fiyata bakmamalı. Maalesef öncelikle fiyata bakılıyor. Daha çok bildiği, tanıdığı, referans aldığı veya memnun olduğu markalar tercih edilmelidir. Güven duyduğu markaları tercih etmeli. Ama fiyata kitlendiği zaman mutlaka aldatılacaktır tüketici, başka şansı yok. Çünkü bir şeyi hile yapmadan daha ucuza mal edemezsiniz. Ülkemizde zincir mağazacılığın çalışma koşullarını belirleyen ve düzenleyen yasalar olmadığı için tedarikçi firmalar zincir mağazalar tarafından sürekli mağdur edilmektedir. Tüketici ulusal zincir mağazalarına göre şarküterilerden ve yerel marketlerden daha ucuz ve daha kaliteli ürün alma şansına sahiptir. Özellikle ulusal zincir mağazalar bence şarküteri ürünleri anlamında çok doğru noktalar değil. Belki deterjanda olabilir, tuvalet kâğıdında olabilir, bakliyatta da olabilir. Ama şarküteri ürünlerinde et ürünleri, süt ürünleri, beyaz et gibi ürünlerde çok doğru noktalarda değil.” dedi.