Mahmut Eskiyörük’e kooperatifçiliği, Türkiye’nin tarımsal yapısını, Tire Süt Kooperatifi olarak yaptıkları çalışmaları ve yenilikleri sorduk. Aldığımız yanıtlar her zamanki gibi çarpıcı ve ses getiriciydi.
Food Sektör: Türkiye olarak, kooperatifleşmeye istenilen ilgiyi gösteriyor muyuz?
Mahmut Eskiyörük: Tarım, Türkiye’nin kalkınması için en önemli sektör. Fakat, ülke olarak biz, henüz yolumuzu oluşturamadık. Yüzde 70 aile işletmelerinden oluşan Türkiye tarım ve hayvancılığında, bu küçük aile işletmeleri ile Avrupa Birliği’ne giremeyeceğimizi, kaliteli üretim yapamayacağımızı, dünya pazarı ile rekabet edemeyeceğimizi (bu işletmelerin maliyetlerinin yüksek ve kalitelerinin kötü olması nedeniyle) söyleyen bir grup insan var. Bu kişiler, tarımda büyük işletmelerin çoğalması ve şirket tarımcılığına geçilmesi gerektiğini savunuyorlar. Ben bunun Türkiye için çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Tam aksine küçük işletmeleri yok ederek büyükleri yaratmaktansa, bu işletmeleri kooperatif çatısı altında birleştirerek büyük ölçek haline getirmemiz gerektiğine inanıyorum. ‘Bugün, kırsalda 5-10 inekle geçimini sağlayan ailelerin varlığını nasıl sürdürebiliriz, kaliteli üretim yapmalarını nasıl sağlayabiliriz ve üretim maliyetlerini nasıl düşürebiliriz’ sorularının yanıtını aramamız gerekiyor. Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) tarafından, geçtiğimiz yıl kooperatifçilik yılı, bu yıl ise küçük aile işletmeciliği yılı ilan edildi. Çünkü, dünyada doğrunun bu olduğu anlaşıldı ve dünya bunun doğruluğunu sadece ekonomik açıdan değil, toplumsal barış açısından da kabul etti. Böylece benim 20 yıldır verdiğim mücadelede ne kadar haklı olduğum ortaya çıktı.
Food Sektör: Peki, ülkemizde kooperatifçiliğin gelişmesi için neler yapılmalı?
Mahmut Eskiyörük: Türkiye'deki bu sistem içerisinde, dilek ve temennilerle kooperatifçiliğin gelişmesi mümkün değil. Öncelikle devletin bu anlayışa sahip olması ve yasal sorunların giderileceğine inanarak üreticiyi kooperatifleşmeye yönlendirebilecek teşvikler sağlaması gerekiyor. Örneğin, süte 5 kuruş prim veriliyor ve bu primden sütünü kooperatifler kanalıyla satan ya da satmayan herkes faydalanabiliyor. Şu anda Bakanlık, ‘Süt desteğini sadece kooperatifler kanalıyla satanlara vereceğim ve primi de 10 kuruşa çıkaracağım’ dese, inanın Türkiye'deki kooperatifleşme kısa sürede yüzde seksen seviyelerine çıkar. Ayrıca devlet de bundan karlı çıkar. Çünkü, tarım sektöründe birçok üründe kayıt dışılık problemi var ve bu yüzden birçok üründen vergi alınamıyor. Bu sayede hem hangi ürünün ne kadar üretildiğini öğrenip bir planlama yapabiliriz hem de haksız rekabeti ortadan kaldırmış oluruz. Bunun bir devlet politikası haline getirilerek, tekelleşme değil kooperatifleşme yolunda ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum. Büyük ölçek sevdasından vazgeçilmelidir. Çünkü, Türkiye'nin yapısı buna uygun değilidir. Biz 5-10 başlık aile işletmelerinin devamını sağlamak zorundayız. Ülkemizde üretimin güvencesi açısından da bu işletmeler büyük önem taşıyor. Türkiye'de, kaynakların doğru kullanıldığı doğru bir politika oluşturabilirsek dünyaya kafa tutabileceğimize inanıyorum. Küçük aile işletmelerinin yok edilmek istenmesinin ise bir oyun olduğunu düşünüyorum. Böylece, tarımsal işletmelerimizin, yabancı sermayenin eline geçmesinin önünü açılmış olacak. Bugün yabancı sermaye nasıl zincir mağazalarımızı, bankalarımızı, süper marketlerimizi ele geçirdiyse, asıl hedefleri olan tarımsal işletmelerimizi de ele geçirmek istiyor. Çünkü, dünyanın geleceğinin tarımda olduğunu görüyorlar. Türkiye bu oyuna gelmemeli. Biz büyük işletmelere karşı değiliz, küçükler olmasın diyenlere karşıyız.
Türkiye’de kooperatifçilik geliştirilmedi
Food Sektör: Devlet son yıllarda tarıma büyük destekler vermeye devam ediyor. Bu desteklere rağmen tarımsal ithalat yapılmasını neye bağlıyorsunuz?
Mahmut Eskiyörük: Ben kırk yıllık çiftçiyim ve böyle desteklerin verildiği bir dönem görmedim. Ama, sizin de söylediğiniz gibi, gelinen noktaya baktığımızda Türkiye, nüfusunun 3 katını doyurabilecek bir ülke olmasına rağmen, hala tarımsal ürün ithal eden ülke konumundan kurtulamadı. Demek ki izlenen yol doğru değil ve bu metotla sonuç alınamıyor. Ben, sonuç alınabilecek tek yolun kooperatifleşme olduğunu düşünüyorum ve dünya da bunu böyle yapıyor zaten. Bugün bizim yirmide birimiz büyüklüğündeki Hollanda, Türkiye’nin on katı tarımsal ihracata sahip. Hollanda, Japonya, Danimarka gibi ülkelere baktığımızda, tarım ve hayvancılığı kooperatifler kanalı ile sürdürdüklerini görüyoruz. Türkiye’de kooperatifçilik gelişmedi değil geliştirilemedi. Üreticiyi sömüren ve haksız kazanç sağlayan kesimler yüzünden kooperatifçilik bir öcü gibi gösterildi. ‘Ben kooperatifçiyim’ dediğiniz zaman komünist; ‘Örgütlü yapı oluşturulmalıdır’ dediğinizde anarşist gözüyle bakıldı, baktırıldı. Neden? Çünkü, bu yapılarla çiftçi emeğinin karşılığını alacak ve sömürüden kurtulacak. Sonuçta ne oldu? Toplumsal barış zedelendi. Geçtiğimiz yıl, madenlerde yüzlerce insan öldü. Bu ülkede kooperatifleşme geliştirilseydi ve o köylü gençlerin oldukları yerde üreterek yaşamlarına devam etmeleri sağlansaydı, kimse köyünü terk edip o madenlere mecbur kalmayacaktı. Ekonomik kalkınma, kayıt dışının önlenmesi, gıda güvenliğinin sağlanması, üreticinin pazarlama güvencesinin sağlanması, üretimin planlanması, fiyat istikrarının sağlanması, tüketicinin korunmasına kadar hangi alana bakarsanız çözümü kooperatifleşmedir.
Tire’de süt üretimi 10 yılda yüzde 400 arttı
Food Sektör: İzmir kooperatifleşme açısından Türkiye’nin önünde gidiyor. İzmir’in bu başarısının sebebi nedir?
Mahmut Eskiyörük: Evet, biz İzmir olarak, Türkiye’nin ilerisinde, ancak dünyanın gerisindeyiz. Bugün İç ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde yaşayan hiçbir kooperatif kalmadı. Oysa, Tire Süt Kooperatifi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa yürüttüğü Süt Kuzusu Projesi devlet politikası haline geldi. Süt Kuzusu Projesi kapsamında, okul öncesi yaşta çocuğu olan ailelere, 125 bin ev olmak üzere süt dağıtımı yapılıyor ve bu sütün kooperatiften alınmasıyla hem üretici zenginleşiyor hem de önemli bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleşmiş oluyor. Türkiye’de süt üretimi 10 yılda yüzde 70 artarken, Tire ilçesinde bu destek sonucunda yüzde 400 kat arttı. Belediye’nin Bayındır’dan çiçek almasıyla Bayındır gelişti. Bademli Kooperatifi’nden fidan almasıyla, kooperatif bugün yurt dışına fidan ihraç eden bir kooperatif haline geldi. Demek ki kooperatifler desteklenirse sonuç alınıyor. İzmir’de bu sonuçlar alındı. Keşke bütün Türkiye’de belediyeler bunu gerçekleştirse.
Boyutu küçük anlamı büyük proje; Çiftçim Market
Food Sektör: Tire Süt Kooperatifi olarak İzmir’de Çiftçim adıyla oluşturduğunuz market projesi ilgili bilgi verir misiniz?
Mahmut Eskiyörük: Çiftçim projesi boyut olarak küçük, fakat anlam olarak büyük bir proje. Bu marketin bütün yatırımını, Tire Süt Kooperatifi olarak biz yapmamıza rağmen, bütün kooperatiflerin ürünlerini rafa koyduk. Örneğin, bizim yoğurdumuz olmasına rağmen bölgemizdeki Foça ve Bademli Kooperatiflerinin de yoğurdunu satıyoruz. Bizim amacımız, Tire Süt Kooperatifi ile birlikte bölgedeki bütün kooperatiflerin önünü açarak kooperatifçiliğin gelişmesini sağlamak. Bu şekilde üretici daha fazla kazanıyor; tüketici ise içinde en ufak bir şüphe taşımayarak doğru ve güvenli gıda bulma şansı yakalıyor. Bu sistemi Çiftçim adıyla, bütün ilçelerde ve İzmir merkezde, bayilikler vererek çoğaltmak istiyoruz. Daha sonra da diğer illere de bunu yaymayı hedefliyoruz. Burada amaç, hem üreticiyi hem de tüketiciyi korumak; bu nedenle tüketicinin de bu oluşumları desteklemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyoruz
Food Sektör: Çiftçim dışında başka projeleriniz var mı?
Mahmut Eskiyörük: Türkiye'de sokak sütçülüğü çok yaygın bir alışkanlık ve insanlar da bu alışkanlıklarından vazgeçemiyorlar ki bence vazgeçmemeliler de… Çünkü, bu süt aslında hiç işlem görmediği için en doğal ve doğru süt. Ancak, tabi ki içinde hiçbir zararlı etkinin olmadığı sütten bahsediyoruz. Bu sokak sütleri, yerinde kontrol edilmeden alındığı için birçok zararlı ve hastalık yapıcı bakteri ya da antibiyotik içeriyor olabilir. Biz Tire Süt Kooperatifi olarak, Türkiye'de bir ilke imza atacağız: Üzerine markamızı ve hangi çiftliğin sütü olduğunu yazarak ve çiftliğin hastalıktan ari olduğunu belgeleyerek bu sütü piyasaya süreceğiz. Böylece hem sokak sütü bu şekilde devam edecek hem de tüketici bu sütü gönül rahatlığıyla tüketebilecek. İkinci aşamada ise, sokak sütçüleri ile işbirliği yaparak bizim sütümüzü halka ulaştırmalarını sağlayacağız. Böyle bir yapılanmayla Türkiye'de bir ilki, İzmir'de gerçekleştirmiş olacağız. Tire Süt Kooperatifi olarak amacımız, üreticinin kazancını artırmak ve bu yüzden de proje üretmeye devam ediyoruz. Çünkü, üretici zenginleştikçe diğer yan sektörlerin de zenginleşeceğine inanıyoruz.
Kooperatifler batarken Tire Süt Kooperatifi 36 kat büyüdü
Food Sektör: Son olarak, Türkiye’de tarımın gelişmesi ve insanların mutlu olması için sizce neler yapılmalıdır?
Mahmut Eskiyörük: Ülkemizde ulusal ve kalıcı bir tarım politikası oluşturulmadan fiyat istikrarı sağlanamaz. Türkiye'deki istikrarsızlık ve plansızlık yüzünden çiftçimiz ne ekeceğini şaşırmış durumda. Bütün tarımsal ürünler rastgele ekiliyor ve ektiği ürün para etmeyen çiftçi, bankalara borçlanarak üretimini sürdüremez hale geliyor. Yetersiz üretilen ürünlerde ise, bu açığı kapatmak için ithalat yapılıyor. Bunların hepsinin planlanması gerekir. Türkiye'nin ihracatına ve ithalatına göre ürünlere verdiğiniz desteklerle, istediğiniz miktarda üretim yapılanmasını sağlayabilirsiniz. Bizim hangi ürüne ne kadar ihtiyacımız var belirlenmeli ve üretici o nispette üretim yapmalı. Üretici de ne ekip ne kazanacağını bilmeli. Aslında Türkiye'de tarımı düzenlemek çok zor değil, benim elimde sihirli değnek yok sonuçta.
Tire Süt Kooperatifi, Türkiye'deki bütün kooperatifler batarken 36 kat büyüdü. Bunun nedeni bizim amaç dışına çıkmamamız. Burası ortak menfaatlerin korunduğu bir yer ve biz de kaynakları doğru kullanarak bunu başardık. Neden, Türkiye'nin bütün ilçelerinde bir Tire Süt Kooperatifi olmasın? Çok zor değil bu. Birileri bu bir kültürdür ve Türkiye buna uygun değildir diyor ama hayır, Türkiye'de bu sistem, kültür, eğitim ve teşvikle çok rahat geliştirilebilir. Öncelikle bu sorunların kooperatifçilik ile giderilebileceğine inanmamız gerekiyor. Ben çarenin kooperatifleşme olduğuna inanıyorum. Çünkü, kooperatifleşmenin insana yakışan bir yapı olduğunu düşünüyorum. Kooperatifleşmede dayanışma, yardımlaşma, işbirliği, paylaşım ve güç birliği vardır. Yani, insanların yaşam biçimine çok uygundur. Tekelleşme ise böyle değil, orada sömürü ve daha vahşi şartlar var. Bunun olduğu yerde zaten küçük işletmelerin büyük işletmeler karşısında yaşama şansı yok. Bu yüzden onların korunması gerekiyor. Ancak, birlikte çalışırlarsa kendilerini koruyabilirler. Yani siz kooperatifleşmedikçe küçük aile işletmeleri birer birer yok olacaktır. Bu yüzden kentlere yığılmalarla birlikte sorunlar da artacaktır.